Türkiye Kültür Sanat Kurumları Arasında Dayanışma

Suspendisse eu ligula ultrices, sollicitudin velit ac, cursus felis. Sed convallis nulla eget diam efficitur, vel suscipit lectus blandit. Donec sed cursus nisi, eget vehicula turpis. Fusce vel interdum sem, sed congue ex. Phasellus placerat ornare justo in ultricies. In eu orci quis tortor fermentum malesuada vel vitae risus. Cras euismod magna sed congue facilisis.

Zorlu PSM, Digilogue ve İKSV iş birliğinde düzenlenen Gelecek Anlatıcıları diyalog serisi “Toplumsal Dönüşüm ve Yaratıcı Endüstriler” başlığı altında düzenlediği webinar’larda profesyonelleri bir araya getirerek kurumlar arası şeffaf bir diyalog alanı yaratmayı, yaratıcı endüstrilerdeki aktörleri buluşturmayı ve destek ağları örmeyi hedefliyor.

Locatıon

Digilogue Zoom & Zorlu PSM Youtube

Date

10 Ağustos 2020

Gelecek Anlatıcıları webinar serisinin Türkiye Kültür Sanat Kurumları Arasında Dayanışma konulu ilk oturumu Gece Gündüz’ün sunucucu ve editörü Gülay Afşar’ın moderatörlüğünde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner, Zorlu Performans Sanatları Merkezi Genel Müdürü Murat Abbas, İstanbul Modern Genel Müdürü Levent Çalıkoğlu, SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Meriç Öner ve Borusan Sanat Genel Müdürü Ahmet Erenli katılımıyla gerçekleştirildi. Oturumun işaret dilinde aktarımı Berrak Fırat tarafından eş zamanlı olarak gerçekleştirildi. İlk oturumda konuşmacı olarak yer alan Türkiye kültür sanat organizasyonlarının temsilcileri, Mart ayından beri süregelen olağanüstü durumda yaşadıkları zorluklar, ürettikleri çözümler, kazandıkları tecrübeler ve geliştirilmesi gereken alanlara dair iç görülerini paylaştı, panelin raporunu link üzerinden inceleyebilir ve konuşmanın tamamını tekrardan Youtube kanalımız üzerinden izleyebilirsiniz.

Kurumların dijital ortama telaş içinde, belki de daha önce hiç tasarlamadıkları biçimde adapte olması beraberinde dijitalde nasıl verimli biçimde var olunabileceği sorusunu doğuruyor.  Dijitalin sosyal fayda niteliğini aşarak ekonomik sürdürülebilirlik perspektifinden tasarlanması ve kayıt altındaki etkinliklerin, biriktirilen arşivlerin ulaşılabilirlik ve gelir hedefleri ile değerlendirmeye alınması gerekiyor. Kurumların yanı sıra dijitalin dışında üretim yapan sanatçıların, kültür ve sanat emekçilerinin yaşamlarını ve iş pratiklerini nasıl sürdürebileceklerine dair kaygılar paylaşılıyor. “Nasıl bir dijitalleşme” sorusu görsel sanatların sosyal medyada tüketilecek bir meta olmaktan öteye taşınmasını, dijitalin dinamiklerini dikkate alınarak dijital için yürütülen işlere olan ihtiyacı ortaya çıkarıyor.

Reaktif Değil Proaktif

Oturum Digilogue Artistik Direktörü Lalin Akalan’ın konuşması ile başlıyor. Akalan, Digilogue’da yaratıcı endüstriler ve teknolojilerin odağını buluşturarak disiplinler arası bir diyalog kurmayı hedeflediklerini söylüyor. Pandemi ve beraberinde getirdiği distopik dünyada neler olup bittiğini kavramanın hala tam olarak mümkün olmadığını, reaktif davranmaktan ziyade sorgulamanın, beraber düşünmeyi güçlendirmenin daha faydalı olacağını vurguluyor.

Gelecek Anlatıcıları webinar serisinin amaçları kolektif bilgiyi ortaya çıkartmak, yeni çağın iş birlikleri üzerine düşünmeye teşvik etmek, bir tecrübe havuzu oluşturmak. 20 Ağustos’ta başlayan ve Eylül ayının sonuna dek devam edecek webinar serisine kültür sanat endüstrisindeki yerel ve uluslararası aktörler katılacak. Akalan, serinin takipçilerini diyalogun parçası olmaya davet ediyor: Soru, yorum ve önerilerinizi webinar esasında ve süreç boyunca info@digilogue.com adresiyle paylaşabilirsiniz.

Panelistler

Responsive image

Ahmet Erenli

Borusan Sanat Genel Müdürü

1961 yılında İstanbul’da doğan Ahmet Erenli, Anadolu Üniversitesi’nde Ekonomi eğitimi aldı. 1989 yılında İKSV’ye katılan Erenli, 1993 yılında İstanbul Müzik Festivali Yönetmen Yardımcısı oldu. 1999 yılında dönemin Festival Direktörü Cevza Aktüze’nin emekli olmasıyla İstanbul Müzik Festivali Direktörlüğüne getirildi. 2006 yılında kadar bu görevi yürüten Erenli, aynı yılın Eylül ayından itibaren Borusan Sanat Genel Müdürlüğü görevini üstlendi. Ahmet Erenli halen aynı görevi sürdürmektedir.

Görgün Taner

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (IKSV) Genel Müdürü

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) genel müdürü Görgün Taner, 1959 İstanbul doğumludur. Kadıköy Anadolu Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü mezunudur. 2002 yılından bu yana genel müdürlüğünü üstlendiği İKSV’de 1983 yılında Sinema Günleri’nde Kent Sineması Koordinatörü olarak çalışmaya başlamış, İstanbul Festivali’nde Direktör Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Koordinatörü olarak görev almış (1987-1994) ve İstanbul Caz Festivali’nin direktörlüğünü üstlenmiştir (1994-2002). 2013 Mayıs ayında, Amsterdam merkezli Avrupa Kültür Vakfı’nın (European Cultural Foundation) yönetim kurulu başkanı olarak seçilen Görgün Taner aynı zamanda İstanbul Modern yönetim kurulu üyesidir.

Responsive image
Responsive image

Levent Çalıkoğlu

İstanbul Modern Sanat Müzesi Direktörü

2004-2007 arası müze koleksiyonundan sorumlu küratör olarak görev almış, 2007-2014 arasında İstanbul Modern’in Şef Küratör’lüğünü üstlenmiştir. Türkiye Modern ve Çağdaş Sanatına dair yayınlanmış pek çok makalesi ve kitapları bulunmaktadır. 1998’den bu yana çeşitli sanat kurumu ve bağımsız mekanlarda ulusal ve uluslararası ölçekte pek çok serginin küratörlüğünü üstlenmiştir. 2000’li yılların başında Akbank Sanat’ın dönüşümünde aktif rol üstlenen danışmanlardan biridir. 1997-2011 arasında Milliyet Sanat’ın düzenli yazarları arasındadır. Yapı Kredi Yayıncılık tarafından bir dizi olarak yayınlanan Çağdaş Sanat Konuşmaları serisi ve kitaplarını gerçekleştirmiştir.

Murat Abbas

Zorlu PSM Genel Müdürü

Murat Abbas 1969’da İstanbul’da doğdu. Tüm eğitim hayatını İstanbul’da geçirdi. Üniversitede aldığı “Business Administration” eğitimini takiben Denet BDO (ex Deloitte Touche) firmasında auditor olarak çalışmaya başladı. Bosch-Siemens-Profilo, Superonline, Ticketturk gibi firmalarda “financial controller” ve “finance manager” pozisyonlarında çalıştı. 2002’den itibaren audit ve finans kariyerini sonlandırarak tamamen müzik ve kültür-sanat alanına yöneldi. 2014 Ekim ayında Zorlu Gayrımenkul’de Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak işe başladı. 2015 Şubat ayında ise Zorlu PSM’nin Genel Müdürlüğü’ne atandı.

Responsive image
Responsive image

Meriç Öner

SALT

SALT Araştırma ve Programlar direktörü Meriç Öner, İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi aldı. Dünya Mimarlık Kongresi (İstanbul, 2005) için sergiler koordinatörlüğü yaparak kültür alanına yöneldi. 2007’de Garanti Galeri’de (GG) başlayan çalışmalarına SALT bünyesinde devam ediyor. SALT ve Kadir Has Üniversitesi ortaklığında, Digilogue'un katkılarıyla gerçekleştirilen Reşad Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'ne dair çevrimiçi projedeki çalışmalarını sürdüren Öner, aynı zamanda Avrupa müzeler konfederasyonu L'Internationale'nin yönetim kurulunda görev alıyor.

Highlighted: Türkiye Kültür ve Sanat Kurumları Arasında Dayanışma

 

Pandemi yalnızca kendine özgü sorunlar yaratmıyor: halihazırda işlemeyen düzeni daha görünür kılıyor. Kurumlarsa yaralarını sarmak için en doğru başlangıcı yapıyor: Aynanın karşısına geçip gerekli soruları sormak, iş birliği içerisinde hareket etmek için yollar aramak.

Yeni Dünyada Hayatta Kalmak

Kendi deyimiyle “eski kuşak” olan Görgün Taner fiziksel etkinliklerin yerini asla tutamayacağı için dijitalleşmenin geçici olduğu kanaatinde. Kalabalık konserlere geri dönüleceğini öngörse de pandemi sürecinin kendilerini dijitalleşmeye ittiğini itiraf ediyor. Dijitale dair iki önemli noktanın altı çiziliyor; kayıt altına almak ve erişilebilirlik.

Zorlu PSM Genel Müdürü Murat Abbas, yılın 10,5 ayı faal olan bir mekan olarak senede 1200 etkinlik düzenledikleri söyleyerek PSM’nin eski normalini hatırlatıyor. 13 Mart günü kapıları kapattıktan sonra “Dijital olarak ne yapabiliriz?” sorusuna yanıt olarak doğan dijital yayınlar PSM’nin erişilebilirliğini arttıyor. Eskiden günlük hayatlarında sosyo-ekonomik, coğrafi sebeplerle Zorlu Center’a gelemeyen insanlar şimdi bilgisayarlarından PSM’nin işlerine ulaşabiliyor. Fakat Abbas’a göre, dünyada ve yerelde yapılan işlere baktığımızda genel anlamda formatları sınıfta kalıyor.  Pandemide moral kaynağı olan bu yayınlara ilgi, normalleşme ile birlikte kayboluyor.

Sanat Yapıtlarını Telefona Hapsetmek

İstanbul Modern Genel Müdürü Levent Çalıkoğlu, normal şartlarda İstanbul Modern’de 4-5 senede yaşayacakları tecrübeyi, pandemiyle birlikte  4,5 ayda deneyimlediklerini belirtiyor. Bu süreçte 2000’lerin ortasından beri gündemde olan “müzelerin dijitalleşmesi” kurumu görece hazırlıklı kılıyor.

İstanbul Modern’in dijitalleşmeye adaptasyonu beraberinde görsel sanatlar ve dijital ortamın ani buluşmasına getiriyor. “Dijitalleşme nedir?” sorusunu önemsediğini söyleyen Çalıkoğlu, sanat yapıtını izlemek ve deneyimlemek arasındaki farka dikkat çekiyor.

SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Meriç Öner dijitalleşmedeki ertelemenin altını çiziyor; “15- 20 yıldır bunları bir bakıma dert etmemiz gerekiyordu… Neyi ezbere tekrar ediyoruz? Neyi  söylediğimiz sonuca ulaştırıyoruz? Bugünün dünyasında izleyiciye bir şey üreten yerler mi daha faydalı yoksa katılım içerisinden kendini öteye taşıyan yerlerin başka imkanları olabilir mi?”

Bir Ara Parça Olarak Kültür Sanat Kurumu: Mikro ölçeklere girebilmek

Moderatör Gülay Avşar sergi, araştırma, konferans, yayın gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren bir kültür kurumu olduğu için kendini daha ayrı bir yerde konumlandıran SALT’tan Meriç Öner’e sorular yöneltiyor: Bu dönüşümü tecrübe ederken hem sakin hem tetikte mi olmak gerekiyor? Kurumlar açısından yeni yöntemler oluştururken hangi mecrada nasıl sunacağız düşüncesi ortaya çıkabilir ama bir yandan da üretenler ve izleyici ile nasıl anlamlı bir şekilde yeniden bir araya gelinecek?

Ekonomi ve iletişim biçimleri konusunda ortaya çıkan çeşitli zaaf ve kırılganlıklar yeni değil.  “15- 20 yıldır bunları bir bakıma dert etmemiz gerekiyordu. bu süreçte çok sürdürülebilir olmayan şeyler çok çarpıcı biçimde fark edildi. “Neyi ezbere tekrar ediyoruz? Neyi gerçekten söylediğimiz sonuca ulaştırıyoruz? Bugünün dünyasında izleyiciye bir şey üreten yerler mi daha faydalı yoksa katılım içerisinden kendini kendi bildiğinin ötesine taşıyan yerlerin başka imkanları olabilir mi?”diyen Meriç Öner, ilk oturumdaki soru zincirine kritik halkalar ekliyor.

Pandeminin provokatif bir refleksle geçmişten gelen sorunları tetiklemesi, kültür kurumunu dayandığı modeller, takip ettiğii örnekler, yarattığı ortamlar ve bu ortamların ritimleri başlıklarında düşünmeye itiyor.

SALT’ın deneyimi diğer kültür sanat kurumlarından bireylerle kurduğu ilişki bakımdan ayrışıyor. Bir tarafta profesyonellerin ürettiği ve karşı tarafta izleyicinin tükettiği bir format varken; SALT hem kullanıcılık hem katılımcılık yaratacak şekilde kurumun bildiğini iddia etmeyen ve kurumla birlikte üstüne koymaya niyetlenen misyonuyla bir ara parça gibi işliyor. Bu fayda sağlama misyonu ile kültür kurumunu hem aracı hem de araç olarak konumlandırmayı hedefleyen SALT’ın bu misyonunun en bariz deneyimlendiği; dijitalde yer alan ve 1 milyon 850 bin belge içeren arşiv, pandemi şartlarında normalin üç katı kullanılıyor. Meriç Öner, kapılar kapalıyken dünya çapında yaşanan çok hızlı hareket etme ve unutulmamak telaşından bir tık daha geride durabildiklerinden bahsediyor. SALT gibi kurumların ellerindeki imkanları nasıl çoğalttıkları ve nereye kadar yayabildikleri sorularıyla da meşgul olması gerekiyor. Bu soruyla hemhal olmak fiziksel ve dijital arasındaki farkları ortaya koyuyor.

Dijital arşivinin yanı sıra SALT, 100.000 yayın içeren kütüphanesini 30 Haziran’da yeniden kullanıma açtı. Kütüphaneyi kullanılabilir kılmanın da ayrıca kritik olduğunun altını çizen Meriç Öner için fiziksel veya dijital gibi mekanlardan ziyade sonuçlara nasıl ulaşıldığı önemli. Birbirini besleyen, birbirine söz söyleyebilen, tek yönden konuşmayan ortamların nasıl çoğaltılabileceği konuşulurken dijitalin etkisi SALT’ın deneyiminde kayda değer bir araç olarak öne çıkıyor. 

Kültür Sanat Endüstrisinin En Kırılgan Kesimi

Moderatör Gülay Afşar, oturumdan bir önceki gece yani 19 Ağustos’ta Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki Borusan Filarmoni Orkestrası konserine değinerek bu konserin sürdürülebilirlik açısından da yeni soruları beraberinde getirdiğini belirtiyor. Borusan Sanat’tan Ahmet Erenli’ye  Bu ekonomik model ne kadar sürdürülebilir?  sorusunu yöneltiyor.

Ahmet Erenli pandeminin uzun süre devam etmesi halinde konser sektörü için oldukça karanlık bir tablo çiziyor. Zaman zaman Euro ile ödenen telif hakkı ve sanatçı telifleri maddi açıdan zorlayıcı oluyor öyle ki dijitali sürdürebilmek için Borusan Sanat bütçesini %50 oranında artırmak zorunda kalıyor. Bu sebeple dijitalin maddi olarak sürdürülebilir biçimde evrileceği öngörülüyor. Erenli, dijitale ücretsiz erişimin kalkacağını söyleyerek; Borusan, Kasım ayında yeniden yayına başladığında içerikler ücretli olacak gibi bir ipucu veriyor. Pandemi süreci içinde kültür sanat endüstrisinde en zor durumda kalan kesimin ise sanatçılar olduğunun altı çiziliyor. Özel kültür sanat kurumlarında kadrolu ve devlet sanatçılar gibi en azından destekli sanatçılar dışında Türkiye’de çoğu muğlak hukuki statülerle, serbest çalışan bir sanatçı yığını kültür sanat endüstrisinin en kırılgan kesimlerinden birini oluşturuyor.

Moderatör Gülay Afşar webinar’ı kapatmadan önce panelistlere ayrı ayrı sorular yönelterek kısa yanıtlar alıyor.

Dijital içeriğin çoğalması yaygınlaşmasıyla sanatsal kalitenin korunması arasında bir ters ilişki olabilir mi? Kültür sanat kurumlarının da düzenleyici ya da yönlendirici bir misyonu olabilir mi? Böyle bir kaygıya yer var mı?

Görgün Taner: Bu soruyu güncel sanat yerine müzikten örnek vererek yanıtlayacağım. Plak, kaset, CD, Spotify geçişinin bir sonucu olarak müzik üretimi kolaylaştı, coğrafi yayılım arttı fakat bu yayılım kaliteyi kötü yönde etkiledi. Bana sorarsan bu tartışmayı biraz da bu dijital dünyanın içine doğan insanlardan dinlemek istiyorum çünkü ben 70 kuşağıyım rock müziği ile büyümüşüm ve hala biraz oradayım. Yeni sanatsal üretim doğrudan dijitale doğan insanlar tarafından yapılacak. Dijital unsurlar kullanarak sanatsal üretim yapmak başka, sanatsal üretim yapıp işte bak dijitalde sergiliyorum demek farklı.Bunların farkları da önümüzdeki dönem tartışılacak.

Yeniden açılan veya açılmaya hazırlanan kültür sanat kurumlar nasıl prosedürler izleyecek?

Murat Abbas: Bu konuda birçok parametre var, canlı performans söz konusu olduğu için en önemlisi sahneye çıkacak performansçının rahatlığı. Hem kurumlar hem de performans gösterecek kişiler sağlık ve ekonomi arasında sıkışmış durumda. İlk etapta yaklaştığımız tiyatro ve müzikallerden beklentimizin üstünde olumlu yanıtlar aldık.  Zorlu PSM olarak yaptığımız mekansal düzenlemeler ile sanatçı ve seyircilerde bir güven unsuru oluşturduğumuzu düşünüyorum. İlk etapta prova gerektirmeyen eski işler tekrar edecek, yurtdışı seyahatlerindeki prosedürler ve kurlardan dolayı yerel işler göreceğiz ve ayakta işler konusunda hala bir düzenleme gelmediği için oturmalı işlerle devam ediyor olacağız bir süre.

Kültür sanata destek anlamında yeni dönemde mekanizmalar ne olmalı?

Levent Çalıkoğlu: Kurumlar programları küçülüp ertelense dahi daha az bir paylaşımla hayatlarını sürdürebilirler ve fakat pandeminin yarattığı sert koşulları çok daha derinden hisseden bir sanat camiası var. Sanat ortamının bir önceliği sanatçıları bu süreç konusunda desteklemek olmalı. Bu konuyla ilgili hayata geçirilmiş güncel destek mekanizmaları, hızlı aksiyon alan dayanışma modelleri var; bunları takip edip desteklemeye yürekten inanıyorum.  Sürdürülebilir bir senaryo için yerel yönetim, kamu ve devlet nezdinde de adımlar atılması ve bütün bu süreç için tüm aktörlerin katılımıyla bir yol haritası çıkartılması gerekiyor.

Katkı teşvik mekanizmaları konusunda sizin hayalinizde nasıl bir destek var?

Ahmet Erenli: Mesela Berlin’de sanatçılara verilen 5.000 euro bir devlet desteği var, sanatçı işi olsa dahi bu destekten yararlanabiliyor. Biz kurum olarak elimizden geldiğince yapamadığımız konserlerin prova ücretlerini ödemeye çalışıyoruz ama bilet gelirine sahip olmadığımız için bu sürdürülebilir bir destek mekanizması değil. 500.000 liraya yakın bilet gelirini iade etmek zorunda kaldık. Orkestralar küçüldü, 85 kişi çalıyorduk; 30 kişi olduk. 55 kişi dışarıda kaldı. Seyirciyi düşürdük 500’e. 65 yaş üstü konserlere katılamıyor ve klasik müzik seyircisi genç değil, seyircinin yarısını kaybettik. Bu bir sarmal. Bu finansal alana biraz Kültür Bakanlığı’nın el atması gerekiyor.

Erenli bu soruda İKSV’nin Nisan 2020’de yayınladığı Pandemi Sırasında Kültür Sanatın Birleştirici Gücü ve Alanın İhtiyaçları başlıklı raporu güzel bir analiz olarak örnek gösteriyor.

Yeniden yapılanma, dijital dönüşüm ve kaynak yaratma ve arttırma konularına ne eklemek istersin?

Meriç Öner: Aslında toplamında çoğu sorunu belirttik. Bazı sorunların daha eskiden geldiğini kabul ederek sanırım hepsini eski ortama çevirmeye çalışmaktan başka bir çabaya geçmenin faydalı olabileceğini düşünüyorum. Tabii ki burada yapılan işler belli bir düzeni değil kültürün oluşumunu ve yayılımını desteklemeyi niyet etmiş ortamları çoğaltılıyor. Şu an olan ve bir süre devam edeceği öngörülen bu ekonomik koşullar, tek bir destek kaynağı ile karşılanamaz.  Sadece burada konuşulduğu gibi yeri geldiğinde biletler ve kısıtlı desteklerin ötesinde sistematik desteklerin gerekli olduğunu da bütün kurumlar adına hatırlatıyorum.

Gelecek Anlatıcıları’nın Toplumsal Dönüşüm ve Yaratıcı Endüstriler temalı diyalog serisindeki ilk webinar’ı Türkiye’nin öncü kültür sanat kurumlarından profesyonellerin katılımıyla zengin bir diyalog ortamı sundu. Webinar’ın özetini Digilogue Youtube kanalı üzerinden izleyebilirsiniz.

Digilogue