Ethem Cem, İstanbul merkezli bir görsel sanatçı ve tasarımcı. Yeni medya konularına odaklanan sanatçıya göre sanatta iyi bir hikaye detaylarda saklı.
Ethem Cem, bilim, sanat ve teknoloji arasında kesişen işler üreten görsel sanatçı. Özellikle işlerinde görsel-işitsel olgular ön plana çıkıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı mezunu olan sanatçı, bir dönem Viyana Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi de alıyor. Bu da son dönemde matematiksel kombinasyonları içinde barındıran işlerinin ilhamı oluyor. Cem, eserlerinde bireyler ile doğa arasındaki ilişkiyi vurguluyor ve metaforlu bir anlatım yolunu tercih ediyor. Sanattaki hikayeleştirmeyi ise izleyiciye yaşamadığı, deneyimlemediği bir durumu, kendisi yaşamış, deneyimlemiş gibi aktarmak olarak tanımlıyor ve ekliyor; “Yapılan çalışmayı doğru bir biçimde aktarabilmek için önce neyin, nasıl anlatılması gerektiğine karar vermek gerekiyor. Hikayenin izleyiciye nasıl bir deneyim yaşatmak istendiğinin belirlenmesi gerek. Kısacası hikayeleştirme bana, anlatılmak istenen hikayeyi kurma biçimini çağrıştırıyor. Ancak bu doğru bir şekilde yapılırsa izleyici hikayeyle iletişim kurup, kendisinden bir şeyler bulabilir.”
Yanlış mecra hikayenin etkisini kaybettirir.
Hem fiziksel, hem dijital alanlarda çalışan sanatçı, iyi bir hikayede okuduğumuz, izlediğimiz, deneyimlediğimiz her şeyden detayların
büyük rol oynadığını söylüyor. Bunun sanatta anlatılmak istenen fikri inandırıcı hale getirdiğini belirtiyor. Cem, “Hikaye anlatımında detayların yanında izleyicinin kendisiyle nasıl bir bağ kurması gerektiğinin düşünülmesi gerek ve olayların hangi sırayla aktarılırsa izleyicide neler hissettireceğinin/düşündüreceğinin kararlarının alınması gerek. Ancak bu kararlar alındıktan sonra hikaye detaylandırılabilir. Herhangi bir eseri okurken, izlerken veya deneyimlerken beni bir duruma, düşünceye nasıl getirdiğini ve bunu neleri kullanarak yaptığına dikkat etmeye çalışıyorum” diyor. Sanatçı görsel bir mecrada üretim yaptığı için ilgisini ise hikayeden çok hikayenin nasıl ele alınıp aktarıldığı çekiyor. Çok iyi olanların bazen yanlış mecra seçimlerinden, yanlış kurgulanmasından etkilerini yitirdiklerini de belirtiyor. Cem’e göre hikayeden çok hikayenin nasıl aktarıldığı önemli ve bu onun iyiliğinin ispatı.
İzleyici artık hikayenin bir parçası oluyor.
Sanatçının eserlerinde bilim, sanat ve teknolojinin kesişmesine şahit oluyoruz. Herhangi birinde yapılan yenilik ona göre diğerini de etkiliyor ve gelişmesine yol açabiliyor. İşlerinde ise teknolojiyi nasıl konumlandırdığını ise şöyle anlatıyor, “Teknoloji, günümüzde herhangi bir mecrada üretim yapan kişi için en önemli araçlardan biri. Üretimin en temel parçalarından biri olan bu aracın gelişiminden de haberdar olmak gerek. Geçmişte çok daha fazla zaman ve insan gerektiren projeler, artık çok daha kısa süre ve tek başına yapılabilir hale geldi. Bu da daha hızlı üretim yapabilme olanağı sağladı. Bu sayede projelerimde çok daha fazla olasılığı deniyorum.” Cem’e göre teknolojinin kolay ulaşılabilir olması ise hikaye anlatıcılığının şekil değiştirmesine yol açıyor. Günümüz teknolojisinde; hikaye daha kısa sürede anlatılarak tüketiliyor. Sanatçı, kitap, film, animasyon gibi mecralardan edinilen deneyimin sanal ve arttırılmış gerçeklik gibi teknolojilerle bambaşka bir yere evrileceğini düşünüyor. Cem, “Geçmişte oturduğunuz yerde okuyarak veya izleyerek algıladığınız bir hikayeyi günümüzde o hikayenin bir parçası olarak deneyimleyebiliyorsunuz. Tabii ki hikayeleştirmenin de bu gibi değişiklerle evrilmesi gerekiyor. Artık izleyiciyi konvansiyonel metodların dışında yeni ve farklı bir şekilde hikayeyi deneyimleyip, hikayenin bir parçası haline geliyor” diyor. Teknolojinin gelişimi ise sanatında düşünce biçimini de yönlendirdiğini ve bir fikri görselleştirirken yapılabileceklerinin sırının neler olabileceğine karar vermesini sağladığının altını çiziyor.